İstanbul Tabip Odasının kongre sloganı son derece isabetli seçilmiş; bir meslek mensubu için “mesleğine sahip çıkmak” kuşkusuz temel ilke olmalıdır. Mesleğe sahip çıkmak, meslek mensupları tarafından farklı biçimde yorumlanabilir. O yorum farkı da temsilcileri seçerken kullanılacak oylarla ortaya konulacaktır.
İTO’nun mevcut yönetiminin duruşu belli; AKP hükümetinin sağlıkla ilgili temel düzenlemelerini hem toplumun sağlık sorunlarının çözümü, hem de hekimlik mesleği açısından hatalı buluyorlar. Hatalı buldukları noktaları da açıkça ifade ediyorlar. Sözün kısası İTO’nun görüşü hükümetle uyumlu değil.
Bu açıdan bakınca AKP hükümetinin, İTO’nun yönetiminde kendileri gibi düşünen hekimlerin olmasını istemesi doğal sayılabilir.
Eğer başka bir grup çıkmazsa bu hafta sonu yapılacak genel kurulda, mevcut yönetimin devamı olan Demokratik Katılım Grubu ile Hekim Hakları Grubu ve Milliyetçi Hekimler Grubu yönetime talip olacaklar.

MESLEĞE SAHİP ÇIKMAK
Türk Tabipleri Birliği bünyesinde yer alan ve Türkiye’nin en çok üyeye sahip tabip odası olma özelliğini taşıyan İTO’nun yönetimini pazar günü verilecek oylar belirleyecek. Bütün gruplar, mesleği ve meslektaşlarını temsil için oy isteyecekler. Kimse çıkıp da “ben hükümetin sözcüsü olacağım” demeyecek, diyemeyecek.
Ama, hekimler “hekimlik mesleğini kimlerin gereği gibi temsil edeceğini” ve tabii kimlerin hükümet sözcüsü gibi davranma niyetinde olduklarını bilerek kullanacaklar oylarını.
İşte bu nedenle “Oyunu kullan mesleğine sahip çık!” sloganı son derece anlam taşıyor.
Açıkça ifade edelim ki, -şimdilik- Türkiye’nin en az yıpranmış, en az yıpratılmış meslek gruplarından biri olan hekimliğin, sıkı bir dayanışmaya gereksinmesi var.
Ne yazık ki, son birkaç yıl içinde siyasetçiyle zıtlaşılan durumlarda, hekimlerin sadece “para için” tepki gösterdikleri izlenimi uyandıracak yanlışlar çok yapıldı. Üstelik bu yanlışları yapanlar arasında anlı şanlı hekimler de vardı. Mesleği ve meslektaşlarını savunmak şöyle dursun, “bakın nasıl kendi çıkarlarını koruyorlar” dedirten davranışlarıyla “kötü örnek” diye gösterilenler oldu. Hekim dayanışması gösterip, Tabip Odası ile bütünleşmek yerine, odayı küçümseyip kişisel kazanımları tercih edenler çıktı.
Bir tıp fakültesi dekanının, tamgüne geçiş için tanınan yasal süre dolana kadar muayenehane gelirinden yararlanmak için dekanlığı bırakıp muayenehanesine dönmesi; görenleri, duyanları şaşırttı. Dekan bu tavrıyla herhalde tarihe geçmiştir.
Bu yanlışları görmek, mesleklerin saygınlığına özen gösteren herkes gibi bizleri de üzüyor. Bir mesleğin saygınlığına uygun davranmaya özen gösterenler de o mesleğin saygınlığından yararlanmaya kalkışanlar da hep olacak.
O nedenle gönlüm, İstanbul Tabip Odası seçimlerinde mesleğine sahip çıkmak isteyenlerden yanadır.
Gazeteciler olarak biz de bu süreçten yeni geçtik. Geçen hafta Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin genel kurulu vardı; bizler mesleğe sahip çıkma sınavından başarıyla çıktık.
Gazetecilerin demokrasi refleksini göstermesi bakımından örnek alınacak bir tablonun yaşandığı TGC kongresini ayrıca yazacağım.