Başlıktaki sorunun yanıtını Türk Eczacıları Birliği şöyle veriyor:
“Asıl sorumlu, aylardır yaptığımız uyarılarımızı dikkate almayan, yürümeyeceğini bildikleri bir sistemi eksiklikleriyle birlikte uygulamaya geçirenlerdir.”
Kim uygulamaya geçirdi?
Sosyal Güvenlik Kurumu.
Merak ediyorum bir kurumun sorumluları kendi hizmet alanlarında “düzeltiyorum” derken karmaşa üstüne karmaşa çıkarmayı nasıl başarıyorlar!?
SGK tarafından getirilmek istenen herhangi bir yeniliğin -ya da değişikliğin diyelim- uygulanma şeklini, “uygulanabilir olup olmadığı” değil de “eczacıların tepkisi” belirliyor. Eğer, eczacılar “olmaz” diyorsa, SGK adına karar verme yetkisindeki bürokratlar “tamam, onlar olmaz dediğine göre, demek ki bu iş olur” diyorlar!
Yani eczacıların tepkilerinin “tam tersi” esas alınıyor adeta… Konuşma, görüşme, birlikte çözüm bulma gibi bir yöntemin adı bile geçmiyor. Gerçi görüşme yapılıyor bildiğimiz kadarıyla ama, bu görüşmelerin dışarıya yansıyan bilgilerinden anlaşılan o ki, görüşmeler uzlaşmak, sorun çözmek, eksikleri gidermek için değil “bu kararı aldık, buyurun uygulayın” demek için yapılıyor.
SGK bünyesinde görev yapan bürokratların orada bulunma nedeni halka daha iyi hizmet verilmesini sağlamak değil midir?
Daha iyi hizmet için düşünülen bir değişikliğin hatalı yanı varsa bu nasıl düzeltilecek? Bu hatayı anlamak yerine “bu böyle uygulanacak” demenin neresi “daha iyi hizmet” oluyor?
Nasıl ki, arızalı olduğu bilinen otobüsle yola çıkılmazsa; nasıl ki, arızalı olduğu sanılan uçak test edilmeden uçurulmazsa; nasıl ki, hareketinden hemen sonra çatır çutur sesler çıkaran trenle yolculuk yapılmazsa… Hastaları ellerinde reçeteyle eczane kapılarında bekleten, eczacılara saç baş yolduran bir “yeni uygulama” da sürdürülemez. Sürdürülmemeli.
Bir yetkiyi çıkıp da “Bu trenin çıkardığı sesler makinistin acemiliğinden, birkaç saat sonra düzelir” diyerek o trende seyahat edecek yüzlerce insanın “tehlikeli yolculuğa” razı olmasını isteyebilir mi?
Ama şimdi eczane kapısında bekleyenlerin, ilaçlarını peşin ödeme yaparak almak zorunda kalanların “zamanla düzeleceği” varsayımıyla bu duruma razı olmalarını istiyorsunuz.!?
Neden ulaşım araçlarından örnek veriyorum, kısaca belirteyim; arızalı araca binmenin sonucu büyük olasılıkla ölümdür. Sorumlusu ise aracı kullanandan çok o aracın yola çıkmasına izin verendir.
Bu ilaç temini de -Allah korusun- önümüze benzer bir tablo çıkarırsa, sorumlusu, sistemi bu haliyle uygulamaya koyanlardır. “TEB engelledi de böyle oldu” demek, sistemi arızalı halde yola çıkaranları yurttaş nazarında mahkûm olmaktan kurtarmaya yetmez.
Velev ki, “TEB engel oluyor!”
Ne diyor TEB? Ne diyor TEİS?
- Eksikleri giderelim, birkaç ay test edelim, sistem otursun hep birlikte uygulayalım, demiyor mu?
Kelimesi kelimesine böyle olmasa bile “İTS’yi destekliyoruz, ama bu sürece depocular da katılsın, ilaç kaydını onlar yapsın; yükün hepsi eczacıya binmesin!” demiyor mu?
Ve nihayet, “şu MEDULA-provizyon ile İTS üst üste geldi, eksikler çok bunları giderelim 1 Haziran’da başlayalım” demiyor mu?
Eee?
Nasıl engellemek bu? Eczacılar sistemin nesini engelliyorlar? Bu inat niye?
- Vaaay! Sen misin kepenk kapatan?! Sorgusu mu?
Yurttaş, “ilacıma artık daha kolay ulaşıyorum” deme sürecindeyken ikide bir aklına “ yoksa yanılıyor muyum?” kuşkusu düşürmenin kime ne sağlayacağını SGK sorumlusu bir “bilen kişi” açıklamalı.
TEB, kendi ağzıyla “eksikleri giderelim, iki-üç ay sonra uygulayalım” dedi. Eğer engelliyor idiyse, işte fırsat! O engelleme(!) kendiliğinden kalkacak!
Eğer amaç üzüm yemekse… Bağcının canını yakmanın ne anlamı var?