Sağlığınızı bozan ne varsa yazabilirsiniz... |
9. Ulusal Obezite Kongresi Ankara’da 22-25 Kasım 2018 tarihinde gerçekleştirildi. Dünya Sağlık Örgütü tarafından, sağlığı bozabilecek anormal veya aşırı yağ birikimi olarak tanımlanan obezitenin kronik bir sağlık sorunu olduğu vurgulandı. Kongrede dünyada 650 milyon obez hasta,Türkiye’de 20 milyon obez olduğu açıklandı.Dört gün süren kongrede 400’ün üzerinde katılımcı ile toplam 8 konferans, 10 panel ve 60 bildiri sunumu yapıldı.
Kongre Başkanı Prof. Dr. Nilgün Başkal yaptığı açıklamada “Ülkemizde yapılan TURDEPII çalışmasına göre obezite prevalansında son 10 yılda %70 artış olmuştur. Bugün itibari ile ülkemizde yaklaşık 20 milyon obez hasta bulunmaktadır. Yani her 3 kişiden birisi obezite ile mücadele etmektedir. Dolayısı ile obezite hem dünyada, hem de ülkemizde salgın bir hastalıktır" dedi ve şöyle devam etti:
"Obezite vücudumuzda birçok sistemi etkileyen, yaşam kalitesini bozan, ilerleyici ve ölümcül olabilen ciddi bir hastalıktır. Diyabet, kalp damar hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları, kas iskelet sistemi hastalıkları, psikolojik ve sosyal problemler, kısırlık, yağlı karaciğer hastalığı, safra kesesi taşı ve meme, yumurtalık, rahim, prostat, barsak kanseri gibi kanserlerin gelişimine neden olabilmektedir.”
Kongre Başkanı Prof. Dr. Nilgün Başkal,Türkiye Obezite Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Volkan Yumuk, Kongre Genel Sekreterleri, Prof. Dr. Ayşegül Atmaca ve Prof. Dr. Neslihan Başçıl Tütüncü kongre bittikten sonra obezite tedavisiyle ilgili halkın merak ettiği konulara açıklık getiren bir açıklama yaptılar:
“OBEZİTEDE BİLİMSEL TEDAVİ ŞARTTIR
Obezite tedavisi bilimsel gerçekler doğrultusunda yapılmalıdır. Kalıcı, yaşam kalitesini bozmayan ve kişiye zarar vermeyen yaklaşımlar belirlenmelidir. Ömür boyu sürecek olan bu tedavi yaklaşımında dengeli beslenme, fizik aktiviteyi artırma ve bilimsel çalışmalarla faydası kanıtlanmış ilaç tedavilerinin ulusal ve uluslararası kılavuzlar doğrultusunda verilmesi tüm akademisyenler tarafından altı çizilerek doğrulanmıştır. Obezite tedavisinde uygulanan cerrahi yaklaşımların da aynı şekilde bilimsel veriler ışığında uygun hastada tercih edilmesi hasta açısından hayati önem taşır.
KETOJENİK DİYET SAĞLIĞA ZARAR VERİYOR
Medyada sık duyulan karbohidratsız beslenme, ketojenik açlık diyetleri, protein ağırlıklı tek yönlü beslenme gibi hızlı kilo verme yaklaşımları uygulanmamalıdır. Bu diyetlerin herhangi bir faydası gösterilmediği gibi, beyin başta olmak üzere kalp-damar, böbrek hastalıkları ve ölüme yol açabileceği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
GÜNDE ÜÇ ANA ÖĞÜN BESLENİLMELİ
Günde üç ana öğün mutlaka yapılmalıdr. Ara öğünler ise bireyin ihtiyacına göre ayarlanmalıdır. Hastalık durumu, kullanılan ilaçlar ve yaşam tarzı ara öğün sıklık ve miktarını belirler.
TAM TAHILLI EKMEK TÜKETİLMELİ
Dengeli beslenmenin ömür boyu sürdürülebilmesi esastır. Öğünlerimizde karbohidrat önemli bir yer tutmaktadır. Diyetimizin kalori içeriğinin %50-55’inin karbohidratlardan gelmesi, beyin hücrelerimiz başta olmak üzere vücudumuzdaki tüm hücrelerin işlev görebilmesi için gerekmektedir. Bu karbohidratlar, kaliteli karbohidrat dediğimiz kompleks karbohidratlar olmalıdır. Ekmeğin, tohumunun kabuğu ve özüyle birlikte tüketildiği tam tahıllı ekmek olmasına özen gösterilmelidir. Beyaz ekmek tercih edilmemelidir. Çay şekeri, meyva suları, gazlı içecekler, tatlılar gibi basit şekerlerden oluşan oluşan yiyecekler kalorinin %5’ini geçmemelidir.
YAĞ TÜKETİMİ TOPLAM KALORİNİN ÜÇTE BİRİNİ GEÇMEMELİ
Proteinler ise dengeli bir öğünde kalorinin %15-20’si olmalıdır. Bu miktarın %60 kadarı kaliteli proteinleri içeren hayvansal gıdalardan gelmelidir. Yağlar ise toplam kalorinin %30’unu geçmemelidir. Tereyağ, kuyruk yağı ve margarin gibi doymuş yağ içeren yiyecekler tüketmemiz gereken kalorinin %7’sini geçmemelidir. Birçok ülkede tüketilmesi yasaklanan dondurulmuş hazır gıdalarda bulunan trans yağlar ülkemizde de tüketilmemelidir. Zeytinyağı, tekli doymamış yağ asidinden zengin bir besindir. Bu tür yağların metabolizmaya birçok faydalı etkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Fakat tüketilen miktar önemlidir ve günlük kalorinin %10-15’ini geçmemelidir. Fazlası da günlük tüketmemiz gereken toplam kaloriyi artıracağı gibi başta kalp-damar sistemi olmak üzere birçok sisteme hasar verebilir.
TUZ TÜKETİMİ BİR ÇAY KAŞIĞINI AŞMAMALI
Metabolizmanın hızlanması, kan akışkanlığının sağlanması ve organların beslenmesi için günde en az 2-2.5 litre su tüketilmelidir. Su tüketimi gün içine yayılmalıdır. Yemek öncesi ve öğün aralarında su içmek tokluk hissine yardımcı olarak daha az yememizi sağlar. Tuz tüketimi ise günde 5 gramı (1 çağ kaşığı) aşmamalıdır.
FİZİKSEL AKTİVİTE ARTIRILMALI
Fizik aktivitenin artırılması ve düzenli egzersiz obezite tedavisinde dengeli beslenme kadar önemlidir. Kas kitlesinin artırılması ve yağ kitlesinin azaltılması hedeflenmelidir. Egzersiz programı kişinin yaşam tarzı, eşlik eden hastalıklar, kullanmakta olduğu ilaçlar ve hedeflenen kilo kaybı göz önüne alınarak bireyselleştirilmelidir.
BİTKİSEL ÜRÜNLER SAKINCALI
Bitkisel ürünler (çaylar, tabletler), protein tozları, tabletleri, koenzim Q10, probiyotikler, prebiyotikler ve akupunktur gibi alternatif yaklaşımların obezite tedavisinde yararlı olduğuna dair yeterli ve güçlü bilimsel kanıt yoktur. Aksine içeriklerinde bulunan kimyasal maddeler nedeniyle yan etkileri olabilir ve hayati öneme sahip diğer ilaçlarla etkileşim yapabilir. Hatta kalp, karaciğer ve böbrek hasarlanması
Copyright © 2009 Sağlıkta Gündem