Sağlığınızı bozan ne varsa yazabilirsiniz...
GÖRÜŞLER için İletişim formunu doldurunuz.

26 Nisan 2024 Cuma
16:10
HAVA
DURUMU

 

YAZARLAR
  
SELECT m.ADI, m.SAYFAADI, m.ID FROM  tHABERMENU AS hm INNER JOIN tMENU AS m ON hm.MENUID = m.ID WHERE  (hm.HABERID = 5161) AND (m.USTID = 50)
Sibel Güneş
Bağırmanın sağlık üzerindeki etkileri
Seçim yaklaşırken bağırmanın en büyük erdem olduğunu düşünen liderler hem ruhumuzu hem de toplumsal barışı germe konusunda büyük bir performans sergiliyorlar.
27.5.2015 17:04:41

Televizyonları açıyorsunuz karşınızda neredeyse her saat Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar ve muhalefet partilerinin liderleri var. Siyasi görüşleri farklı olsa da hepsinin ortak bir noktası bulunuyor. O da bağırmak. Bu Türkiye’nin siyaset kültüründeki en önemli sorunlardan birini oluşturuyor. “Kim daha çok bağırırsa onun dediği olur” dip duygusuyla siyasetçiler, en basit söylemlerinde bile bağırmayı tercih ediyorlar. Benim gibi birçok kişi televizyonları sesi kapalı olarak izlemeyi tercih eder durumda. TV’lerdeki spotları izleyerek siyasi liderlerin yarattığı psikolojik şiddetten ruhumuzu korumaya çalışıyoruz. Siyasetçilerin ne dediğini de televizyonlardan değil, internet sitelerinden ya da gazetelerden takip ediyoruz. Liderler bağırdıkça kalbimiz sıkışıyor, boğazımız geriliyor, bu ülkenin nefret söylemi dolu gündeminden kendimizi hiçbir zaman koruyamayacağız duygusuna kapılıyoruz. Siyasetçilerin durumu da dramatik. Onların da seçime yaklaştıkça sesleri kısılıyor, yüzleri geriliyor, bakışları kararıyor ama bağırmaları devam ediyor. Bilmiyorum kendilerini televizyonda seyrederken neler hissediyorlar? Yarattıkları psikolojik şiddeti farkındalar mı? “Siyasetçi bağırırsa bağırsın” kolaycılığına kapılma şansımız ne yazık ki yok. Onlar bağırdıkça toplum geriliyor, onlar bağırdıkça insanlar ayrışıyor. Nefret dolu sözcükler havada uçuşuyor. Türkiye’nin sağlık, eğitim, göç, çevre, nükleer enerji, yoksulluk, işsizlik, çocuk evlilikleri, kadına yönelik şiddet gibi sorunları bağırmanın gölgesinde kaybolup gidiyor. Bu sorunları nasıl çözeceklerini hala bilmiyoruz. Hele bağırmanın hedefinde gazeteciler, medya kuruluşları varsa durum daha negatif hale geliyor. “Ey medya kendine gel”, “Sen kimsin?”, “haddinizi bilin” diye başlayıp sürüp gidiyor bağırmalar. Oysa ancak en beğenmediğimiz siyasi görüşlerin bile ifade edilmesine sahip çıkarak demokrasiyi geliştirebiliriz. Ses tonumuzla insanları döverek değil, ikna etmeye çalışarak belki basın özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasına katkıda bulunabiliriz. Bu arada memleketimize bahar gelmiş. Havalar ısınmış, bahçelerden çiçek kokuları geliyor. İçilen bir bardak çayın bile tadını alamadan geçiyor bugünler. Siyasetçiler mi? Onların bağıracakları 10 gün daha var.

Bu haber 1056 kere okundu.
    
Bu Habere Oy Ver :
Toplam 1 ziyaretçiden 5 puan
Ana Sayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Anket | Künye | RSS | Reklam

Copyright © 2009 Sağlıkta Gündem