Sindirim kanserleri zirvesi İstanbul'da
8. Uluslararası Gastrointestinal Kanserler Konferansı İstanbul'da başladı. Uzmanlar dünyadaki 18 milyon kanser vakasının yarısının sindirim sistemiyle ilgili olduğuna dikkat çekti.
7.12.2018 17:06:59

8. Uluslararası Gastrointestinal Kanserler Konferansı’nda dünyada kanserli hasta sayısının 18.5 milyona eriştiği, 9,5 milyon insanın bu nedenle öldüğü açıklandı. , İstanbul, Swissotel’de 7 Aralık 2018 Cuma günü başlayan konferanta Dünyada 1 milyondan fazla kalın bağırsak kanseri, 1 milyondan fazla mide kanseri, 850 bin civarında karaciğer kanseri, 600 bine yakın yemek borusu kanseri olduğununa dikkat çekildi. Türkiye'de kanser vakasının yılda 210 bini bulduğu, erken tanı olanaklarının artırılması, kanserle ilgili bilimsel araştırmaların desteklenmesi gerektiği üzerinde duruldu.
7-9 Aralık tarihlerinde sürecek olan konferansın basın toplantısında konuşan Hacettepe Üniversitesi Pediatrik Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC) Önceki Başkanı Prof Dr Tezer Kutluk, Türkiye rakamlarıyla ilgili bilgi verdi.
“2018 verilerine göre, 210 bin civarında kişinin her yıl kansere yakalandığını gösteriyor. Ama sindirim sistemi kanseri sayılarına baktığınız zaman kalın bağırsak, pankreas, karaciğer, ağız boşluğu, safra kesesi, mide, yemek borusunun toplamına baktığınız zaman bu 210 bin kanserin neredeyse yarısı olduğunu görürsünüz. Çok önemli bir rakam. Meme kanseri, prostat kanseri hep görülüyor ve oldukça yaygın. Ancak sindirim sistemi kanserlerine de daha fazla dikkat çekmek gerekiyor. Sebebi budur. 20 bin civarında kalın bağırsak rektum kanseri, 11-12 bin civarında mide kanseri, 7 bine yakın pankreas kanseri, 5 bine yakın karaciğer kanseri, 2 bine yakın ağız boşluğu kanseri, 1700 civarı safra kesesi kanseri, 1500’e yakın yemek borusu kanseri var. Çocuklarda ise sindirim sistemi kanseri çok fazla değil. Sadece karaciğer tümörlerini sayabiliriz. Sayı olarak çok fazla değildir ama bir can bir candır. Görülme sayısı senede 50’dir. 1 yıl olarak bakmamak gerekir, 10 yıllık dilime bakmak gerekir. Biz şimdi Türkiye’de 210 bin vakada yarısı sindirim sistemi kanseri dediğimiz zaman 2018’i konuşuyoruz. Önümüzdeki 10 yıla baktığımız zaman, bu yılı 10 ile çarpın.  50 yıla baktığınız zaman 50 ile çarpın. Dolayısıyla bugün konuşulanlar, ülkemizin geleceğini ve gelecek nesillerin de sağlığına yapılan yatırımlardır.”

PROF DR ŞUAYİP YALÇIN: BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR DESTEKLENMELİ
Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü’nün desteği; Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği, Onkoloji Araştırmaları Derneği ve Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü işbirliği ile düzenlenen, Prof. Dr. Şuayib Yalçın’ın başkanlığında yapılan bu uluslararası kongreye 400 bilim insanı katıldı.  Bilimsel programda; 26 Oturum, 3 Uydu Sempozyum, 3 Sözel Bildiri Oturumu ve 1 Kurs yer aldı.
8.  IGICC Başkanı, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın toplantıda sindirim sistemi kanserlerindeki önemli gelişmelere işaret etti: Kanserin tabu olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Şuayip Yalçın,Türkiye’de bilimsel çalışmaların daha fazla desteklenmesi gerektiğini söyledi ve ekledi:

“Son yıllarda gastrointestinal kanserler (sindirim sistemi) konusunda önemli gelişmeler olmuştur. Sindirim sistemi kanserleri yemek borusu (ösefagus), mide, ince barsak, kalın barsak (kolon) ve rektum, anüs, karaciğer, safra kesesi ve safra yolları ve pankreas kanserlerini ve gastroenteropankreatik nöroendokrin ve gastrointestinal stromal tümörleri ve gastrointestinal lenfomaları içermektedir. Bu kongrede bu tümörlere yönelik, tanı, tedavi ve bakım ile ilgili gelişmeler tartışılmakta ve tedavi standartları konusunda güncel bilgiler yenilenmektedir.
Kanser biyolojisinin ve genetiğinin daha iyi anlaşılması ve teknolojik ilerlemenin bir araya gelmesi ile günümüzde kanser tedavisinde kemoterapiye ek olarak yeni tedavi hedefleri ve bunlara yönelik yeni biyolojik ve immünolojik tedaviler geliştirilmeye başlanmıştır. Böylelikle kişisel tedavi olanakları hızla artmaya başlamıştır.  Tüm kanserlerin %20’sini yukarıda isimleri belirtilen sindirim sistemi kanserleri oluşturmaktadır. Bu kanserler, ülkemizde de kanser ölümlerinin de önde gelen nedenlerinden birisidir. Ülkemizde en sık kalın barsak kanserleri görülmektedir, bu kanseri mide kanseri izlemektedir. Normalde sağlıklı beslenme ile korunma olanağı olan bu kanser, maalesef ülkemizde hala önemli, önde gelen bir kanser olmaya devam etmekte ve hastalar doktora geç başvurmaktadır. Özellikle erişkin yaşta demir eksikliği anemisi olan kişiler bu konuda araştırılmalıdır. Kolon kanserinde en önemli nokta korunmadır. Özellikle 50 yaş sonrası mümkünse her birey mutlaka tarama kolonoskopisi yaptırmalıdır. Bu yöntemle hem kanser sıklığı azalmakta hem de kanser ölümlerinde düşme gözlemlenmektedir. "

İleri evre kalın bağırsak kanserlerinde ve mide kanseri  tedavi yaklaşımlarının farklılaştığını belirten Prof Dr. Şuayip Yalçın şöyle konuştu:

"İLERİ EVRE KALIN BAĞIRSAK KANSERLERİ: Artık tümörler hem biyolojik hem de lokasyonlarına göre farklı ilaç grupları ile tedavi edilerek başarı oranı artmaktadır. Ayrıca değişik tümör profilleme teknikleri ile daha nadir görülen tümör alt tiplerine yönelik de daha özgül tedavi şansı çıkabilmektedir.  Özellikle mikrosatellit instabilitesi olan tümörlerde yeni geliştirilen immün yanıtı artıran ilaçlarla uzun süreli yüksek başarı oranı görülebilmektedir. 
MİDE KANSERİNDEKİ GELİŞMELER: Ancak son zamanlarda mide kanseri tedavisinde önemli gelişmeler olmuştur. Kemoterapi ajanlarının daha iyi gelişmesine ilave olarak hedefe yönelik ajanlar ve immünoterapiler ile mide kanseri tedavisinde çok önemli ilerlemeler elde edilmiştir. Ancak hala ülkemizde mide kanseri en çok ölüme yol açan hastalıkların başında gelmektedir. Bu kanserden korunma için helikobakter pilori eradikasyonu, sağlıklı beslenme, obezitenin önlenmesi, sigara ve alkolden uzak durulması gerekmektedir. Mide kanserinde kemoterapi ve hedefe yönelik tedavilerin etkinliği konusunda her yıl ilerlemeler sağlanmaktadır. Hedefe yönelik ajanlar arasında en önemlisi ileri evre HER-2 olarak ifade edilen mide kanserinde HER yolunun hedeflenmesidir. Bu amaçla ileri evrede mide kanserinde kemoterapi ile birlikte “trastuzumab” kullanılması ile HER-2 pozitif hastalarda hem tümör küçülme oranını artırmış hem de bu hastaların yaşam süresinde önemli uzama meydana getirmiştir. Bunun dışında mide kanserinde tümör kanlanmasında etki ederek tümörü durdurabilen veya küçülten anti VEGF denilen ramuricumab, bu hastaların tedavisinde 2. basamakta etki göstermektedir. Mide kanseri tedavisinde araştırılan diğer yöntem ise bağışıklık sistemini kontrol eden yolların hedeflenmesidir. Bu yolu hedefleyen yeni ilaçların ön sonuçlarının başarılı olması nedeni ile ileri klinik çalışmalarda denenmektedir."
ERKEN EVREDE YAŞAM ŞANSI ÇOK YÜKSEK
50 yaş üstü herkesi kolonoskopi başta olmak üzere kolon kanseri taraması için KETEM ve aile hekimlerine başvurmasını öneren Prof. Dr. Şuayip Yalçın şöyle devam etti:

"Kalın barsak (kolon ve rektum) kanseri erken tanı konulduğunda başarı şansı %90-95’lere ulaşmaktadır. Ancak hastaların sadece yaklaşık beşte birinde çok erken tanı konabilmektedir. Bu hastalarda cerrahi yeterlidir, ancak tümör barsak duvarı boyunca ilerler veya lenf düğümüne sıçrarsa sadece cerrahi ile başarı oranı %40-60 iken günümüzde cerrahi sonrası uygulanan kemoterapiden sonra hastalarda başarı oranı %80’lere ulaşabilmektedir. İleri evrede ise tedavi esas olarak kemoterapi olup hedefe yönelik ajanların ortaya çıkışı ile kemoterapinin etkinliğinde anlamlı artış sağlanmıştır. Kemoterapiye ek olarak bevasizumab, setuksimab, panitumumab, regorafenib ve TAS 102 gibi ilaçlarla kolon kanserinde en az 3 sıra sistemik tedavi şansı doğmuştur. İmmunoterapilerin ön sonuçları da bazı kolon kanseri alt gruplarında bu ilaçların yaşam süresini uzatma olasılığı olabileceğini göstermektedir. Ayrıca cerrahi dışında görüntüleme ve girişimsel radyoloji alanındaki gelişmeler sonucunda bazı hastalarda yeni bazı lokal tedavi seçenekleri ortaya çıkmıştır. Bu açıdan ülkemizde radyoferakans ablasyon, mikrodalga ablasyon, kemo ve radyoembolizasyon yaygın olarak kullanılmaktadır. Hastaların tüm bu tedavi yöntemlerine değişik zamanlarda ulaşıyor olması hayatta kalma süresine olumlu katkı sağlamaktadır."


www.sagliktagundem.com sitesinden 20.4.2024 11:37:40 tarihinde yazdırılmıştır.