Obez hastanın sahibi yok!
Hastanelerdei yığılma nedeniyle obez hastanın hastanede sahibi maalesef yok. Obezitenin altında yatan neden bulunmadan kilo vermek de mümkün olmuyor. Kısa süreli kilo veren sonra da iki katı kilo alan birçok insan umutsuzluğa kapılıyor.
24.5.2018 16:34:43

Türkiye’de her üç kişiden biri obez. Şişmanlık hastalığı beraberinde yüksek tansiyon, diyabet, kalp krizi, kanser gibi birçok hastalığı da artırarak hem bireysel hem de toplumsal bir zarara neden oluyor. Bu kadar önemli bir sağlık sorunu olmasına rağmen maalesef obez hasta tedavisini nerede yaptıracağını bilemiyor.

İlk basamak hekimi olan aile hekimlerinin gündemi çok yoğun. Şişmanlık gibi komplike bir sorunu çözmek için gerekli destek ve zamana sahip değiller. Üniversite hastaneleri, bakanlığın eğitim ve araştırma hastanelerinde de şişmanlıkla ilgili poliklinik sayısı yeterli değil.

Hep konuşulan multidisipliner bir anlayışla obez hastanın tedavisi kavramı bir hayal olmaktan öteye geçemiyor. Hasta kendisiyle yeterince ilgilenecek hekim bulamıyor. Hastanelerdei yığılma nedeniyle obez hastanın hastanede sahibi maalesef yok. Obezitenin altında yatan neden bulunmadan kilo vermek de mümkün olmuyor. Kısa süreli kilo veren sonra da iki katı kilo alan birçok insan umutsuzluğa kapılıyor. 

Ünü, bilimsel yeterliliklerinin önüne geçmiş birçok hekim “mucize!” önerileriyle televizyonlarda, gazetelerde hasta avcılığı yapıyor. Vizite ücretleri 1000 TL’ye ulaşan bu isimler şişmanlık tedavisinde ilaca karşı olduklarını söyleyip kendi ürettirdikleri, kendi adlarını taşıyan gıda destekleriyle hastaları tedavi ettiklerini ileri sürüyor.

Şişmanlık öyle bir pazar haline gelmiş durumda ki, artık bazı cerrahlar da bu pazarın bir parçası haline dönüşmüş durumda. Mide küçülten, mideye balon yerleştiren cerrah sayısında patlama yaşanıyor. Şişmanlık tedavisi için insanlar yeterli bir incelemeden geçmeden hemen ameliyat olmayı tercih edebiliyor. Bu ameliyatların sonrasında hastaların yaşayacağı sorunlarla ilgili yeterli bilgi verilmiyor. Mide küçültme ameliyatı sonrasında başta osteoporoz olmak üzere birçok hastalığın oluştuğunu, vitamin ve mineral eksikliği geliştiğini kimse hatırlamak istemiyor.

Bütün bu olumsuzlukları Sağlık Bakanlığı da farkında. Peki öyleyse hastanelerde artık tam donanımlı obezite kliniklerinin oluşturulması gerekmiyor mu? Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz ise obezitenin hekimler için ayrı uzmanlık dalı olması gerektiğini söylüyor. Tam donanımlı merkezlerde ancak hastaya yeterince vakit ayrılabilir, hasta eğitilebilir ve sömürülmesi önlenebilir. Bu sömürü hikayesine alet olmamak için biz sağlık habercilerine de düşen çok önemli görevler var. Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin sağlık maddesinde haberciliğin sınırları şöyle çiziliyor:

 

“Sağlık: Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluk veya sahte umut verecek yayın yapılmamalıdır. Tıbbi alandaki araştırmalar kesinleşmiş sonuçlar gibi yayınlanmamalıdır. İlaç tavsiyesinde mutlaka uzmana danışılmalıdır. Hastanelerde araştırmalar yapan, bilgi ve görüntü almaya çalışan gazeteci, kimliğini belirtmeli ve girilmesi yasak bölümlere ancak yetkililerin izniyle girmelidir. Yetkilinin, hastanın veya yakınının izni olmaksızın hastane ve benzeri kurumlarda hiç bir yolla ses ve görüntü alınmamalıdır.”

Biz sağlık habercileri obezite haberlerini yaparken kamu yararı adına taraf olduğumuzu unutmamalıyız. Obeziteyle ilgili tanı ve tedavi sürecindeki sorunların çözülmesinde tetikleyici rol oynadığımızı hatırlamalıyız. Biz kişi, kurum ya da bir yöntemin tanıtımını yapan kişi değiliz. Haber kaynağının ya da halkla ilişkiler şirketinin uydusu değiliz. Sadece ve sadece halkın sağlığı için haber yapmalı ve sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.


www.sagliktagundem.com sitesinden 28.3.2024 12:32:55 tarihinde yazdırılmıştır.