KOAH hastası hastalığını bilmiyor
40 yaş üstünde her her beş kişiden biri KOAH hastası. Ancak tanıda sorunlar var. 10 KOAH hastasından sadece biri tanı alıyor.
20.11.2018 16:42:40

KOAH nefes yollarında mikrobik olmayan iltihaplanmaya bağlı oluşan, kronik bronşit ve hava keseciklerinin harabiyetine neden olan ilerleyici bir akciğer hastalığı. Ancak bu hastalığın tanısıyla ilgili ciddi sorunlar yaşanıyor. Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Hasan Bayram, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı'nın (KOAH) toplumda sık görülmesine rağmen yeteri kadar bilinmediğini, 10 KOAH hastasından sadece birisinin tanı aldığına dikkat çekti.
Prof . Dr. Bayram, “KOAH’ın erken tanısın, hastalığa bağlı sakatlık ve ölüm oranlarını azaltmakta, bu nedenle 40 yaş üstü, sigara içmiş veya içmekte olan, meslek icabı veya çevresel ortam gereği tozlu ortamlarda bulunan kişilerde müzmin seyirli öksürük, balgam ve nefes darlığı yakınmalarından en az birinin bulunması halinde, kişinin bir göğüs hastalıkları hekimi tarafından görülüp "nefes ölçüm testi" yaptırması gerektiğini belirtti.

"KOAH, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmasına karşın, kamuoyu tarafından yeterince bilinmeyen bir hastalıktır. KOAH'ın görülme sıklığı 40 yaş üstü yetişkinlerde yüzde 15-20'dir. Türkiye'de 40 yaş üzerinde her 5 kişiden birinde KOAH vardır. Ancak doktora başvuru ve tanı konulma oranı ise daha düşüktür. Hali hazırda 10 KOAH hastasından sadece biri tanı almış durumdadır. Küresel Hastalık Yükü Çalışması verilerine göre, KOAH yılda 2,9 milyon ölüme neden olmaktadır. Günümüzde tüm dünyada üçüncü ölüm nedeni haline gelen KOAH, tüm ölümlerin de yüzde 5,5'inden sorumludur. Türkiye'de solunum sistemi hastalıkları en sık görülen üçüncü ölüm nedenidir ve bu ölümlerin yüzde 61,5'i KOAH nedeniyle olmaktadır. Toplumun KOAH konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması, hastalığın erken tanısını ve etkin tedavisini güçleştirmektedir."

KOAH gelişimi için en yaygın görülen risk faktörünün sigara dumanı olduğunu belirten Bayram, sigara içenlerin içmeyenlere göre, daha fazla solunumsal şikayete, daha fazla solunum fonksiyon kaybına ve daha yüksek KOAH ölüm oranlarına sahip olduğunu belirtti.

Pipo, puro, nargile gibi tütün ürünü kullanımı ve çevresel tütün dumanının da KOAH gelişimine katkıda bulunduğuna işaret eden Bayram, KOAH gelişiminde genetik risk faktörlerinin rolü henüz çok iyi aydınlatılmasa da sağlıkta eşitsizlik, çocukluk döneminde yeterince beslenememe, yoksulluk, özellikle biyomas (odun, tezek benzeri yakıt) dumanına maruziyet, iç ortam hava kirliliği ve tozlu-dumanlı iş yerlerinde çalışmanın en önemli çevresel risk faktörleri olduğunu söyledi.

Bayram, KOAH tanısının, basit ve ağrısız bir test olan "nefes ölçüm testi"yle konulabildiğine işaret ederek, "KOAH’ın erken tanısı, hastalığa bağlı sakatlık ve ölüm oranlarını azaltacaktır. Bu nedenle, 40 yaş üstü, sigara içmiş ya da içmekte olan ve/veya meslek icabı ya da çevresel ortam gereği tozlu ortamlarda bulunan kişilerde müzmin seyirli öksürük, balgam ve nefes darlığı yakınmalarından en az birinin bulunması halinde kişinin bir göğüs hastalıkları hekimi tarafından görülüp 'nefes ölçüm testi'ni yaptırması gerekir." dedi.

Türk Toraks Derneği KOAH Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Elif Şen ise, KOAH'ın ilerleyici bir hastalık olmasına karşı önlenebildiğini ve tedavi edilebildiğini belirterek, KOAH tanısı konulan kişilerin hastalığa neden olan ve hastalığın kötüleşmesine, ilerlemesine yol açan sigara kullanımını bırakmaları; sigara, zararlı toz, gaz dumanından ve hava kirliliğinden uzak durmaları gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Nefes açıcı özellikte 'inhaler' olarak adlandırılan solunum yolu ile uygulanan ilaçlar ile hava yollarındaki daralmanın açılması, mikrobik olmayan iltihaplanmanın azaltılması ile hastaların nefes darlığının azaltılması, hastalığın alevlenme riskinin düşürülmesi sağlanmaktadır. Solunum yetmezliği olan KOAH'lı hastaların evde oksijen tedavisi ve yine gereken hastalarımızda evde solunum cihazı tedavisi gibi tedavilere ihtiyaç olabilmektedir. Solunum yolu enfeksiyonları hastalık belirtilerinin artması ile kendini gösteren, hastalığın kötüleşmesi ve seyrini etkileyen hatta ölümlere neden olan ataklardan, zatürreden korunmak için grip ve zatürre aşılarının yapılması ve nefes yoluyla alınan ilaç tedavilerinin düzgün uygulanması gerekir. Bunların yanı sıra fiziksel aktivitenin önerilmesi ve gerekirse akciğer rehabilitasyonu uygulanması hastaların günlük yaşamlarının daha kaliteli hale gelmesini sağlar. Yeterli bir fiziksel aktivite için ağır egzersizlere gerek yoktur. Haftanın çoğu günleri yapılan orta yoğunluktaki fiziksel aktivite yeterlidir. Herkesin yapabileceği bir aktivite olan yürüyüş, düzenli fiziksel aktivitenin sağladığı hemen tüm yararları sağlayabilmekte, hastalığın kötü sonuçları üzerinde olumlu etkiler yaratmaktadır."


www.sagliktagundem.com sitesinden 26.4.2024 22:58:06 tarihinde yazdırılmıştır.