Gıda Güvenliği Derneği bir araştırma yaptırarak 18 ilde bin 654 kişinin gıda güvenliği algısını ölçtürdü. Araştırmaya göre halkın alışveriş tercihinde sağlık üzerindeki etki ilk sırada yer alıyor. Kadınlar gıda maddelerini satın alırken en çok yiyecek satılan yerlerin koşullarına (yüzde 88) dikkat ediyor. Erkekler ise en çok ürünün ambalajının sağlam olup olmadığına (yüzde 89) bakıyor.
Araştırmaya göre kadınlar en çok hile ve aldatmalardan, erkekler ise sebze veya tahıllardaki tarım ilacı kalıntılarından kaygı duyuyor.
Tüketicilerin yüzde 54'ü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nca beslenme biçimine ilişkin sağlık risklerine karşı önlem alındığını düşünüyor. Belirli bir gıdanın sağlık için zararlı olduğuna dair bir haber duyan tüketicilerin yüzde 25'i sağlık açısından endişe duysa da sonunda soruna dair bir şey yapmıyor.
Halkın yüzde 25'i ise haberde bahsedilen yiyecekten yalnızca kısa bir süre uzak durduğunu belirtiyor.
BOZUK ÜRÜN İADE EDİLİYOR
Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner araştırma hakkında İstanbul'da Point Otel'de yapılan toplantıda şu görüşleri dile getirdi:
"15 yaş üzerindeki nüfusun beşte ikisi 5 yıl öncesine göre gıda güvenliğinin geliştiğini düşünüyor. Halkın yüzde 88'i satın aldığı gıdanın bozuksa iade edeceğini belirtiyor. Kadınların satın aldığı gıdanın bulunduğu koşullara erkekler ise ürünün ambalajının sağlam olup olmadığına bakıyor. Ürünlerin reklamlarına güvenirim diyenlerin oranı ise yüzde 70 görünüyor."
BİLGİ KİRLİLİĞİ HALKI ETKİLİYOR
Gıda Güvenliği Derneği Bilimsel Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Ali Esat Karakaya ise Türkiye Gıda Güvenliği Bilgi Düzeyi 2014 araştırmasıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
"Tüketicilerin alışverişinde sağlık üzerindeki etki ilk sırada yer alıyor. Gıdaların sağlık üzerinde etkileri konusunda en güvenilir bilgi kaynağı olarak doktor, sağlık personeli, aile ve arkadaşlar gösteriliyor. Gıdalar çok sayıda riski bir arada taşır. Bu nedenle risklerin bilim esaslı mevzuaata dayalı olarak gıda ve sağlık otoriteleri tarafından yönetilmeleri gerekir. Toplumun bu kuruluşlara bireylerden daha az güvenmeleri bugün her kesimin yakındığı kafa karışıklığı ve ortamın bilgi üretmeye uygun hale gelmesinin nedenidir."