Beslenmeni değiştir ağrın azalsın!
Dünya Fibromiyalji Günü'nde Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği, ağrının kader olmadığını, hastaların beslenme biçimlerini değiştirip, egzersiz yaparak çok daha kaliteli bir hayat süreceğine dikkat çekti.SİBEL GÜNEŞ
11.5.2017 17:24:54

Yaygın kas ağrıları ve vücudun birçok bölgesinde aşırı hassasiyetle seyreden kronik bir ağrı sendromu olan fibromiyaljide doğru beslenmenin ağrıyı azalttığı açıklandı. Bazı gıdalarda yer alan aminoasitlerin ağrının beyine daha fazla iletilmesine ve daha yüksek şiddette ağrı duyulmasına neden olduğu anlaşıldı. Fibromiyalji her bin kişiden 5'inde görülüyor. Kadınlarda erkeklere oranla görülme oranı ise üç kat daha yüksek.
 
Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği, Dünya Fibromiyalji Günü nedeni ibir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği adına Dernek Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Ketenci, Dernek İkinci Başkanı Prof. Dr. Dilşad Sindel ve Dernek Genel Sekreteri Prof. Dr. Deniz Evcik konuşmacı olarak katıldı.

Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Ketenci, omega 3 içeren gıdaların, fasulye gibi baklagillerin, sebze ve meyvelerin ağırlıklı olduğu beslenme biçiminin fibromiyalji hastalarında ağrıyı azalttığına dikkat çekti:
 
"Glutamat ve aspartat denilen iki aminoasit beslenmemizde iki şekilde bulunur, bunlardan birisi kırmızı ette bulunan şekli, bir diğeri ise gıdalara eklenen koruyuculardır. Monosodyumglutamat, mayalar, aspartam, soya sosu, parmesan peyniri, eski kaşar gibi gıdalarda yer alan aminoasitler ağrının beyine daha fazla iletilmesine ve daha yüksek şiddette ağrı duyulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle özellikle aspartam içeren gıdalardan, gazlı içeceklerden, kırmızı etten, özellikle sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş etten uzak durmak, düzenli günlük sebze ve meyve yemek, balık yemek fibromiyalji hastalarında ağrının azaltılmasında yardımcı olacaktır.”
 
Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Deniz Evcik ise fibromiyalji hastalığının tanısıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:           
“Hastaların ana yakınmaları ağrı ve yorgunluktur. Bu yakınmalara dinlendirici olmayan uyku, bilişsel dalgalanmalar, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik yakınmalar, kollarda bacaklarda karıncalanmalar, uyuşukluk, yanma hissi, migren ve gerilim tipi baş ağrısı, ağrılı adet görme, bağırsak fonksiyonlarında değişim, çarpıntı, idrar yaparken yanma ve huzursuz bacak sendromu gibi birçok farklı yakınmalar da eşlik edebiliyor.
 
FMS’li hastalarda, beyinden ağrı bilgisi ile uyumlu olarak salgılanan serotonin ve noradrenalin gerektiği kadar salgılanmamaktadır. Bu nedenle gelen ağrı bilgisi yeteri kadar silinmemekte ve buna bağlı olarak herkes kadar bilgi beyine ulaşsa bile daha yu¨ksek şiddette imiş gibi algılanmaktadır. Bu durum özellikle uzun su¨re ağrı çeken kişilerde, ağrıya depresyon da eklendiğinde daha şiddetli olmaktadır. Ayrıca genetik faktörler, hormonal bozukluklar, imünolojik bozukluklar, psikolojik nedenler, kaslara ait problemler gibi çoklu faktörlerin etkisi olduğu düşünülmektedir.
              
Fibromiyalji Sendromu tanısı koymak ancak konusunda uzman bir hekim ile hastanın yakınmalarının değerlendirilmesi sonucunda gerçekleşir. Özel tanı testi yoktur. Tanı için 1990 yılından beri kullanılan kriterler 2010 yılında değişmiş, 2013 yılında gözden geçirilmiştir ve en son 2016 yılında yenilenmiştir.  Buna göre yakınmaların en az üç aydır devam etmesi, hastanın ağrı hissettiği bölgelerin sayısı ve semptomların şiddetinin ölçüldüğü anket değerlendirilmektedir."

Prof. Dr. Dilşad Sindel hastalara haftada en az üç gün düzenli 30 dakika yürüyüş yapmalarını önerdi ve ekledi:
“Fibromyalji hastalarında kas gücü ve dayanıklılığın da azalma olabilmektedir.  Egzersizler yetersizliği önlemenin temel yolu. Zira zayıf kaslar ve düşük aerobik kapasite, yumuşak dokular ve eklemlerin kolay travmatize olmasına yol açarak, daha ileride ağrının artmasına neden olacaktır. Egzersizler kas gücünü korur, uykuyu düzenler, endojen endorfin salgısını arttırır ve depresyonu azaltır.   Egzersize başlamadan önce fizik muayene yapılmalı, fonksiyonel kapasite ve kardiyak risk değerlendirilerek egzersiz programı bireyselleştirilmelidir. Uzun süre ağrı çeken ve hareketi azalan kişilerin, egzersize ilk başladıklarında ağrılarının biraz artması normaldir. Bu nedenle egzersizlere nefes ve gevşeme egzersizleri, düzenli yürüyüşlerle veya yüzme ile başlamak önerilir, daha sonra germe ve güçlendirme egzersizleri tedaviye eklenir. Haftada 2-3 gün egzersiz yapmak yeterlidir. Bireyselleştirilmiş egzersiz programı, fizik tedavi ve hidroterapi ile kombine edilebilir.’’


www.sagliktagundem.com sitesinden 5.5.2024 22:36:08 tarihinde yazdırılmıştır.