“Taşeron sistemde olur böyle şeyler”
Adana İl Sağlık Müdürü Aytekin Kemik, Numune Hastanesinden atıldıkları için kendisiyle görüşen işçilere böyle demiş. Doğru söylemiş…
10.2.2011 00:30:58

Taşeron sistemde işçilerin kapı önüne konulmaları doğal; doğal olmayan böyle bir sistemin çalışma hayatı içinde yer alıyor olmasıdır.
Sağlık sektöründe “taşeron” tanımı altında çalışan kaç işçi var biliyor musunuz? Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinde söylenilenlerde bir yanlışlık yoksa, 106 bin kişi. Sektörde çalışanların yüzde 25’inden fazla… Diğer sektörlerde çok daha fazlası var.
Bu sistemde emekli olunabiliyor mu bilmiyorum, ama eğer olunuyorsa, muhtemelen bunlar “asgari ücret üzerinden emekli” olacaklardır. Herhangi bir kıdem hakları falan da doğmadığı için emekliliklerinde bile toplu para alamazlar. Zaten kıdem tazminatı uygulaması tamamen kaldırılmak isteniyor…(*)
Sistemde değişen bir şey olmadıysa, taşeron işçi demek, maaşı asgari ücrete sabitlenmiş işçi demektir. Sistemde görünür çalışma alanları “temizlik” ve “güvenlik” olmasına karşın, bu işçiler “destek hizmetleri” adı altında -hemşirelik gibi özel eğitimli olma koşulu aranan hizmetler hariç-, sağlık kurumlarında, tıbbi sekreterlik, hasta kabul, bilgi işlem gibi pek çok işi yaparlar.
Sözleşmeleri her yıl yenilenir. Yani her yıl işe yeni girmiş gibi olurlar. E tabii ki, işe yeni başladıkları için “asgari ücret” alırlar. Bu işçilerin çalıştığı sağlık kuruluşlarının –ki, çoğu resmidir- yöneticileri de bu durumu bilirler. Taşeron işçi hangi firmanın elemanı gibi gözüküyorsa maaşını o firmadan alır.
Ömürleri, "taşeron işçilikten çalıştığı kurumun kadrosuna geçebilme" hayaliyle geçer. Hayal…
*
Sağlık kurumu, taşeron işçilerin bağlı oldukları “taşeron firma” ile pazarlığını yapıyor, parayı da o firmaya ödüyor. Neyin pazarlığı yapılıyor? Emeğin tabii. O emek üzerinden taşeron firma patronu para kazanıyor. Ticaret yapıyor yani. Ucuza alıp üzerine kâr koyarak pazarlıyor. Birçok kurumda da işveren, yani sağlık kurumunun yöneticisi hangi işçileri istediğini kendisi belirliyor, listeyi taşeron firmaya veriyor. O firma da listedeki isimleri kendi işçisi yapıyor. Sistem gereği her yıl patron değişiyor.
Hangi taşeron firma daha uygun fiyat verirse, sağlık kurumu da onunla anlaşma yapıyor. Bu durumda, bir de bakıyorsunuz, önceki firmanın elemanları yeni taşeronun firmasına geçiyor.
İnsan anlatırken bile zorlanıyor.
Bunlar, herkesin bildiği şeyler. Olup bitenler, yasalara sığmış gözüküyor; sığmayan kısımları da yeni düzenlemelerle sığdırılmaya çalışılıyor.
Apaçık görülüyor ki, çalışanın emeği “taşeronluk kılıfı” ile sömürülüyor. Bu yaklaşım hangi sektörde olursa olsun saygıyla karşılanamaz. Ama, yıllardır sağlık sektörüyle haşır neşir olduğumuz için midir nedir, bunların sağlık kurumlarında yapılıyor olması, daha bir can yakıcı geliyor.
Sağlık hizmeti verilen kurumların yöneticileri nasıl oluyor da böylesine sağlıksız bir yaklaşıma destek oluyor, olabiliyor; anlaşılır gibi değil.
*
Yani sevgili sağlık çalışanı “taşeron işçi” kardeşim; “taşeronluk sisteminde oluyor böyle işler”! Bizim yapabildiğimiz de üzüntünüzü paylaşmaktan ibaret.
Yazıyoruz; belki olup bitenlerden utananlar çıkar diye…
Derseniz ki, çözüm nerede?
Çözüm; bu sistemi insan onuruna yaraşır bir biçime dönüştürmeyi özümsemiş bir siyasi iradede. “Çalışmak” bir hak olduğu kadar, üretilen hizmet ve ürün nedeniyle aynı zamanda “insan olma” ölçütüdür. Onurdur.
Bir insanlık değerini “taşeronluk” kavramıyla ortadan kaldırmak hangi anlayışla tanımlanabilir!?
Üzücü olan şu ki, sistemin devamından yana olanların ikna (!) güçleri, çalışanların haklarını savunan örgütlerinkinden daha etkili. Ancak, önünde sonunda, çalışanları “en aza razı olmaya zorlayan” bu yöntem, “utanılacak davranışlar” listesinde yerini almalıdır.
---
(*) Yeni öğrendim; taşeron firmalar kurumla yaptıkları sözleşmelerde “ben bu işçiye tazminatını vereceğim” diye taahhütte bulunuyorlarmış. Buna dayalı olarak da son patron kimse, tazminatı o ödüyormuş. Tabii asgari ücretten.


www.sagliktagundem.com sitesinden 30.4.2025 23:00:18 tarihinde yazdırılmıştır.