Sağlığınızı bozan ne varsa yazabilirsiniz...
GÖRÜŞLER için İletişim formunu doldurunuz.

25 Nisan 2024 Perşembe
15:27
HAVA
DURUMU

 

YAZARLAR
  
SELECT m.ADI, m.SAYFAADI, m.ID FROM  tHABERMENU AS hm INNER JOIN tMENU AS m ON hm.MENUID = m.ID WHERE  (hm.HABERID = 4995) AND (m.USTID = 50)
Sibel Güneş
Taşeronluk, vicdan ve uyuz meselesi
Eğer temel sorunlar geçici çözümlerle çözülebilseydi ne bu kadar ölüm, ne bugün hayli uzak kaldığımız kalite yoksunluğu yaşanırdı.
10.9.2014 16:42:09

Mecidiyeköy’deki yüzlerce milyon dolarlık gökdeleni inşa etmek için uğraşırken akıllara zarar bir biçimde çalıştığı daha doğrusu çalışamadığı ortaya çıkan asansörden düşüp ölen inşaat işçilerinin dramını konuşurken, gündeme bir de uyuz meselesi girdi.
Önce İstanbul Tabip Odası’ndan Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Dahiliye Servisi’nin uyuz salgını yüzünden kapatıldığı, hastaların başka servislere transfer edildiği açıklandı. Ardından da hastane yöneticileri basın toplantısı düzenleyerek canlı yayında hastaların değil, sağlık çalışanlarının uyuz olduğunu açıkladı. 3 hemşire, 4 sağlık çalışanı uyuza yakalanmıştı. Çalışanlardan 3’ü aynı evde yaşıyor ve aynı taşeron şirket aracılığıyla hastanede hizmet veriyordu. Hastane yöneticileri taşeron işçilere yemekhane bile yapıldığını söyleyerek “taşeron işçiler kötü şartlarda çalışıyor” iddialarını çürütmeye çalıştı.
Türkiye’nin yokuş aşağı toz duman içinde tuhaf bir akıl tutulmasıyla akan gündemine giren Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yöneticileri “uyuza yakalanan hasta değil sağlık çalışanı” diyerek hem kendilerini, hem de kamuoyunu rahatlatmaya çalışırken iki önemli olayı hatırladım.
2006 Haziran ayında Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin bebek yoğun bakım merkezinde 4 bebek yaşamını kaybetmişti.
Daha sonra da 2008 yılının ağustos ayında Sağlık Bakanlığı’nın göz bebeği olan Ankara’daki Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde15 gün içinde 27 bebek yaşamını yitirdi.
İkisinde de hikaye ortaktı. Hastanenin bebek yoğun bakımında yıllarca hizmet veren deneyimli personel yerine taşeron işçiler görev yapmaya başlamıştı.
Dönemin Başbakanı ve Sağlık Bakanı sık sık yaptıkları açıklamada başhekimlere “Hastaları kapıda bırakmayın, hastane kapısında hastayı çeviren karşısında bizi bulur” içerikli mesajlar veriyordu. Doktorlar da mecburen hastaları reddetmiyor, aynı yatakta, aynı kuvözde olsa da hastaneye yatırıyordu.
Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 27 bebek yaşamını yitirince yetkililer durumu “Hasta sayımız çok bu ölümler normal, bebekler çok düşük tartılı doğmuştu” diye açıklamaya çalıştı. Ama vicdanlı yöneticiler her hastanede olduğu gibi o hastanede de vardı.
Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin başhekim yardımcısı olan kadın doktor omuzları düşmüş, yüzü üzüntüden kararmış bir biçimde haber bültenlerinde “Ben bakanlığa defalarca yazı yazdım. Kimseyi geri çevirmiyoruz. Bir kuvözde 4 bebek yatıyordu. Çocukların hastalanabileceği uyarısını yaptım” diyerek kendini savunmaya çalışıyordu.
Bakanlık komisyonlar oluşturdu. Sorunun nedeninin her iki hastanede de enfeksiyon olduğu ortaya çıktı.
Şimdi Türkiye inşaat sektöründe taşeronlaşmanın sonuçlarını, dramlarını, ölümlerini konuşurken sağlıktaki taşeronluğun yol açtığı bedelleri kimlerin nasıl ödediğini hiç bilmediğimiz aklınıza geldi mi? Taşeronlaşmanın sonucunu yeni doğanlar henüz merhaba dedikleri hayata gözlerini yumarak bize anlattılar.
Bugün sağlıkta taşeron işçi sayısı 150 bini aşarken diliyorum sağlık yöneticilerinin vicdanları taşeronluk konusunda da “uyuz meselesi”nden olduğu kadar etkilenir ve bunun da hesabı halka verilir.

Bu haber 904 kere okundu.
    
Bu Habere Oy Ver :
Ana Sayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Anket | Künye | RSS | Reklam

Copyright © 2009 Sağlıkta Gündem