“Bir zayıflama çayı içti, karaciğeri iflas etti ve karaciğer nakli olmak zorunda kaldı.”
Akıllara zarar bu olayı okuduğunuzda sağlığın ne kadar iyi yönetilmesi gereken bir alan olduğunu, “sağlık okur yazarlığı” dediğimiz kavramın üniversite mezunu olmakla hiçbir ilgisi olmadığını anlıyorsunuz..
Bu habere göre bir hemşirelik öğrencisi, medya meraklısı doktorların da reklamlarında yer aldığı zayıflama çayını tükettikten sonra acil olarak hastaneye kaldırılıyor ve karaciğer nakline kadar giden ağır bir sağlık sorunuyla yüzleşiyor.
Sağlık haberciliği mesleğine başladığımdan bu yana hekimlik mesleğini etik ilkelere uygun yapan ve hastalarına şifa dağıtan binlerce hekim haber kaynağım oldu. Onların meslekteki başarısı ve kalitesiyle sağlık haberciliğini “hep daha iyi yapma” duygum pekişti bu yıllara kadar ulaştı.

Ancak sağlık habercileri aracılığıyla medya ile tanışan, ne yazık ki, sonra sağlık habercilerini beğenmeyen, hatta sağlık haberciğini de doktorların yapması vehmine kapılanları da gördüm. Medyanın etinden sütünden yararlanmak için meslek etik ilkelerinden uzaklaşan birçok hekim de tanıdım.

Bu hekimlerden bazıları emekli olunca medya starına dönüştü. Medyada uzmanı olmadıkları her konuda bilgi vermeyi, ilgi çekmek için popüler her konuda bilimsel olmayan yorumlar yapmayı spor haline getirdiler. Ettikleri yemine sadık kalmadılar.
Bu hekimlerden bazıları sağlık programlarında muayenehanelerine hasta göndermenin ince ayar çabalarını sergilemekte sakınca görmediler. Gıra desteği diye sunulan ancak halk sağlığını tehdit ettikleri anlaşılan bazı ürünlerin reklamlarında oynamayı da ihmal etmediler.
Kimi en hırçın pazarlama yöntemleriyle internette satılan zayıflama çayı, kimi de lif katkılı zayıflama aygıtının reklamlarında büyük bir başarıyla boy gösterdiler.

Medya sarhoşluğunun zirvesine ulaşan bu hekimler ne kadar kazandılar, ne kadar vergi ödediler onu bilmiyorum.Ama sağlık alanında habercilik yapan yılların deneyimli habercileri yoksulluk sınırındaki maaşlarıyla etik ilkelere uygun habercilik yapmaya devam ettiklmerini biliyorum. Bunlar, haberlerinde kamuoyu yararını gözetmeyi önemsiyorlar. İçlerinde hiç doktorluk yapmak isteyenine, reçete yazanına rastlamadım. Hele sağlıkla ilgili reklamlarda rol almayı isteyenini hiç görmedim.

Tabii bu sorunun yükünü sadece medya meraklısı doktorlara yüklememiz de doğru değil. Kabul etmeliyiz ki, buna izin veren medya yöneticileri de sorumlu.
Doktorları sebze ve meyve dolu el arabasıyla yayına çıkaran, en çok bağıran, en güzel benzetmeyi yapan, “halkın seviyesine iniyorum” derken tüm güvenilirliklerini yitiren starları başarıyla yarattılar. Hastayı ekranda azarlayanını mı istersiniz, eleştirdikleri otçulardan farksız reçete sunanını mı? Seçin, beğenin istediğinizi.

Yıllardır bu alanda emek veren sağlık habercilerinin çalıştığı kurumlara da bir çift sözüm var. Elinizdeki gazetecilerin kıymetini bilin lütfen. Sağlık haberciliğindeki emeğini paraya tahvil etmeden, doktorların, özel muayenehanelerin, özel hastanelerin, ilaç firmalarının çıkarı için değil, halk sağlığı için kamuoyu yararına habercilik yaptıklarını görün. Gazetelerinizin sağlık sayfalarını onlara verin. Ekranlarınızda bu gazetecilere yer açın. Deneyimlerinden yararlanın.

Doktor starlarınızdan vazgeçemiyorsanız yanlarında mutlaka bir sağlık habercisi olmasını sağlayın.
Niye mi?
Doktor, hastane ya da ameliyat reklamı yapılırken sokaktaki vatandaşın adına konuşacak, onun adına, yani halk yararı için soru soracak birine ihtiyaç var. Aksi halde yarattığınız starların yanlış yönlendirmesiyle kimbilir daha nice vatandaşın sağlığı zarar görecek.

Ortaya çıkan olumsuz sonuçlardaki payınızı bile farketmeyeceksiniz. Zayıflama çayı yüzünden karaciğer nakli olan genç insanların haberlerini de bugün okuyup yarın unutacaksınız.