Yalnız politikacılar, sanatçılar, futbol yorumcuları değil artık bilim insanları da televizyon ekranlarından avaz avaz bağırıp savunduğu fikri haklı çıkarmaya çalışıyor. Bunun en sık örneklerinden birini Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay ile diğer bilim dallarında görev yapan doktorlar arasında görüyoruz. Kardiyoloji Uzmanı olan bir profesörün kendi uzmanlık alanı dışında da halka çok sempatik, anlaşılır gelen değişik sağlık önerileri sunması birçok medya kuruluşu tarafından pembe dizi kıvamında tepe tepe kullanılıyor.

KOLESTEROL İLAÇLARININ KULLANIMI
Ancak halka sıcak gelen bu öneriler ne kadar bilimsel? İşte bilim dünyasındaki tartışma da tam bu noktada yaşanıyor. Hatırlayacaksınız, Canan Karatay’ın “kolesterol ilaçları gereksiz, kolesterol damarları tıkamıyor. Kolesterol ilaçları da ilaç lobilerinin etkisiyle gereksiz yere reçete ediliyor” açıklaması bu savaşların başlangıcını oluşturmuştu. Bu açıklamanın ardından Türk Kardiyoloji Derneği de bir basın toplantısı düzenlemişti. Kolesterol sorunu olan kişilere önerilen statin grubu ilaçların gerekli olduğunu savunan Türk Kardiyoloji Derneği, “Canan Karatay’ın kolesterol ilaçlarınızı bırakın” açıklamasının birçok kalp damar hastasının ölümüne neden olacağını duyurmuştu.

KARBONHİDRAT NEDEN TÜKETİLMESİN?
Tartışmalar kolesterol ilaçlarıyla sınırlı kalmadı. Prof. Dr. Canan Karatay’ın “ekmeği, şekeri, unu, balı, reçeteli, pekmezi yemeyin. Karbonhidrat tüketmeyin” önerileriyle başlayan ikinci tartışma gündemine ise başta diyetisyenler olmak üzere birçok sağlık mensubu katıldı. Canan Karatay’a göre karbonhidratlar baklagillerden, sebzelerden de alınıyor. Onun dışında un ve şeker içeren hiçbir gıdadan karbonhidrat almanın gereği yok. Diyetisyenlere göre ise ekmeğin ve özellikle sabah beynin gerekli enerjiyi alabilmesi için bir-iki kaşık, bal ya da pekmezin tüketilmesi gerekli. Tabii bu arada Canan Karatay’ın telefonla kendisini arayan dolandırıcılara 110 bin TL’sini kaptırmaktan son anda kurtulması, kamuoyuna “Adeta hipnotize oldum, ne söyledilerse yaptım” yönündeki açıklamalarının da işe farklı boyutlar kattığını da hatırlatmakta yarar var. Marmara Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkan Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, “Onun adı Hipnoz değil Hipoglisemi" diyerek gazetelere şu ilginç açıklamaya yapmıştı: Muhtemelen Karatay, enerji kaynağı glikozdan kendisi de yoksun kaldı. Bu bir Hipoglisemik davranış modeli. Ekmeğinin, peynirinin, yumurtanın yanına 2 kaşık bal veya pekmez alsaydı o zaman hipnotize olmazdı.”

GEBELİKTE ŞEKER YÜKLEMESİ YAPTIRILMALI MI?
Son bir yıldır da “gebelik döneminde gebelik diyabeti tanısı koymak için şeker yüklemesi yaptırmayın. Sadece kan şekeri ve insülin düzeyini ölçtürün, bu test düşük riski yaratıyor” diyen Canan Karatay’a tepkilerin ardı arkası kesilmiyor. Önce Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği bu yaklaşımın gerçeği yansıtmadığını ve gebelikte şeker yükleme testinin yapılmasının güvenli olduğunu duyurdu. Son olarak da hamilelikte şeker yükleme testinin zararlı olduğu yönünde açıklamalar yapan Prof. Dr. Canan Karatay hakkında Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği suç duyurusunda bulundu. Dernek ayrıca, Prof. Dr. Karatay’ı TTB’ye meslek etiğini ihlal ettiği gerekçesiyle şikayet etti. Bu tartışma hiç bitmeyecek duygusu uyandıran bir yere gelmiş durumda. Tartışılan konularla ilgili bilimsel araştırmalarla konuşulması şart. Bilim bunun için var. Aksi halde kimin sesi yüksek çıkarsa onun dediği akılda kalıyor. Halkın sağlığı da bu toz duman içinde kim vurduya gidiyor. Bir sağlık habercisi olarak önerimi sorarsanız; “sağlık sorununuzla ilgili hiçbir kararı hekiminize danışmadan almayın ve kendi uzmanlık alanı dışında fetva veren hekimleri de dinlemeyin” diyorum.